Bültenimize Kaydol

SUYUN ÇAĞRISI: UNDINE

Mitler, kolektif bilinçdışının en derin katmanlarından doğar. Zaman içinde evrilse de özünde değişmeyen, insan ruhunun inşa ettiği arketipsel anlatılardır. Alman mitolojisinde bir su perisi olarak bilinen Undine de bu figürlerden biridir: Ölümlüler dünyasında yaşayabilir, fakat bir ruhu yoktur. Ancak bir faniyi sever ve onunla bir çocuk sahibi olursa ruh kazanabilir. Aldatılması halinde ise ait olduğu yere, suya geri dönmeli ve ihanete uğrayan aşkının bedelini, sevdiği erkeği öldürerek ödetmelidir. Christian Petzold’un Undine filmi, bu mitolojik anlatıyı modern bir eksende yeniden yorumlarken, kimlik bunalımı, ötekilik ve narsisizmi iç içe geçiren bir anlatı sunuyor.

Filmde Undine, yalnızca bedenen varlık gösteren bir figür değil, aynı zamanda kendi ruhunu arayan bir karakter olarak karşımıza çıkar. Su, onun hem kaynağı hem de kaçış noktasıdır; yaşamı ve ölümü bir arada barındıran bir semboldür. Bu ikilik, Undine’nin kimlik arayışının merkezinde yer alır. Sevgilisi Johannes tarafından aldatıldığında ise mitolojik kökenleriyle yeniden bağlantı kurar. Sadakat onun için ahlaki bir değerden ziyade, varoluşunun çekirdeğidir; Johannes’in ihaneti, yalnızca Undine’nin benliğini sarsan varoluşsal bir tehdit değil, aynı zamanda derin bir duygusal yıkımdır.

Psikanalitik okuma yapıldığında, Undine’nin hikâyesi narsistik bir yapının temel dinamiklerini yansıtır. Narsistik kişilik, öz değerini başkalarının yansımalarıyla besler; içsel bir değer duygusu geliştiremez ve bu yüzden dış onaya bağımlı hale gelir, bunu reddetmeye yönelik tüm çabalarına rağmen. Johannes, Undine için bir sevgili değil, kendini yansıttığı idealize edilmiş bir benliktir. Onun ihaneti, Undine’nin narsistik yapısında bir bölünmeye yol açar ve içsel bir çöküşü tetikler. Klein’cı bir perspektifle yaklaşırsak, bu durum ilkel bölme savunmalarının devreye girdiği, iyi ve kötü nesnelerin kesin sınırlarla ayrıldığı bir kişilik yapısını ortaya koyar. Johannes’in sadakati Undine’nin varoluşunun bir teminatı iken, ihaneti onun ruhsuz ve köksüz hissetmesine neden olur. Undine’nin Johannes’e duyduğu öfke, bir ayrılık acısının değil, narsistik bütünlüğünün parçalanmasının getirdiği derin tahribatın dışavurumudur. “Beni terk edersen seni öldürmek zorunda kalırım” sözü, narsistik kırılganlığın patolojik bir ifadesidir. Undine, bu noktada sadece Johannes’e değil, kendi varoluş krizine de meydan okur. Ancak hikâye burada bitmez.

Johannes’in yerine gelen Christoph, Undine için yeni bir nesne, yeni bir yansıma haline gelir. Onunla kurduğu ilişki, kaybolan narsistik yapıyı yeniden inşa etme çabasıdır. Christoph’un dalgıç olması, Undine’nin suyla olan bağını derinleştiren bir unsurdur. Christoph, suyun derinliklerine inerken, Undine’nin bilinçdışına, kimliğinin bastırılmış yönlerine ulaşan bir figür haline gelir. Onun mesleği, su altındaki kalıntıları incelemek üzerine kurulu olduğundan, geçmişle yüzleşmek ve bilinmeyeni açığa çıkarmak gibi bir işlev üstlenir. Bu bağlamda, Christoph’un Undine’ye duyduğu sevgi, romantik bir bağ değil, aynı zamanda onun derinlerde saklı kalan kimliğini kabul eden ve ona ulaşmayı amaçlayan bir çabanın sembolüdür. Ancak Christoph’un bitkisel hayata girmesi, Undine’nin Christoph’a sunduğu narsistik aynalanmanın yitimi anlamına gelir. Artık onun tarafından görülmüyor, onun varlığıyla tanımlanmıyor haldedir ve bu, Undine’yi kaçınılmaz olarak suyun çağrısına teslim olmaya iter. Nihayetinde ait olduğu yere, suya geri döner.

Undine’nin karakteri, klasik bir femme fatale figürü olarak mı okunmalıdır, yoksa mitolojik kadınlık anlatısının daha özgün bir temsili mi söz konusudur? Femme fatale, genellikle baştan çıkarıcı, tehlikeli ve erkeksi dünyaya tehdit oluşturan bir figür olarak karşımıza çıkar. Undine ise bu kalıba tam olarak uymaz; onun yıkıcılığı bilinçli bir manipülasyondan değil, mitolojik yazgısının kaçınılmazlığından doğar. O, aşkın yıkıcı ve dönüştürücü gücünü taşıyan, varoluşu ile su arasında sıkışmış bir figürdür. Bu noktada, kadınların tarih boyunca doğa ile, özellikle de su ile özdeşleştirilmesi de dikkate değerdir. Su, kadınlıkla ilişkilendirilen doğurganlık, bilinçdışı, değişkenlik ve aynı zamanda tehditkârlık imgelerini barındırır. Sinemada da bu tema farklı şekillerde işlenmiştir. The Shape of Water filminde su, aşkın ve özgürlüğün sembolü olarak işlenirken, The Lighthouse filminde ise kadınsı su imgesi, erkeklik krizinin ve bilinçdışı korkuların yansıması olarak ele alınır. Undine’nin hikâyesi de bu çerçevede ele alındığında, onun suya dönüşü kendi varoluşunu tamamlamanın bir yolu olarak okunabilir.

Petzold’un sinematografik anlatısı, yalnızca mitolojik bir hikâyeyi modern bir perspektikte ele almakla kalmaz, aynı zamanda Undine’nin kimlik krizini ve aidiyet arayışını görsel olarak da işler. Su altı sahneleri, Undine’nin dönüşümünü ve bilinçdışına olan yolculuğunu simgeler. Petzold, minimalist ama derinlikli anlatım tarzıyla, Undine’nin dünyasını sarmalayan görünmez sınırları, onu su ile dünya arasında bir varlık haline getiren belirsizliği vurgular. Christoph ile olan ilişkisi de bu sınırın bir parçasıdır. Christoph’un dalgıç olması, Undine ile su arasında bir köprü görevi görmesini sağlar; o, suyun çağrısını anlayan ve su altı dünyasıyla bir bağ kurabilen tek karakterdir. Fakat bu bağ da Undine’yi tatmin etmez; çünkü Christoph, Undine’nin kendi mitolojik yazgısından kaçmasına yardım edemez.

Su, film boyunca sadece bir mekân değil, bilinçdışının derinliklerine açılan bir alan olarak da okunabilir. Anne rahminin, bilinçdışının ve aynı zamanda ölümün simgesi olan su, Undine’nin nihai kaçış noktası olur. Onun suya dönüşü, bir yenilgiden çok, narsistik benliğin çöküşüyle gelen yeniden doğuşun bir anlatısıdır. Filmin son sahnesinde suya bürünüşü, kimliğini ve varlığını suyun belirsiz, amorf yapısı içinde erittiği bir andır. Su, Undine için yalnızca bir başlangıç noktası değil, aynı zamanda kendi varoluşunun kaçınılmaz sonudur.

Christian Petzold’un Undine filmi, mitolojik bir figürün modern kimlik sorunlarıyla yoğunlaştığı, narsistik yapının çatlaklarından sızan çaresizliği gözler önüne seren çarpıcı bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor. Undine’nin mitolojik kökenleriyle modern dünyadaki varoluş mücadelesine tanıklık etmeye hazır mısınız? Suyun yaptığı bu çağrıyı siz de duyacak mısınız?

Kaydol
Her zaman güncel kalmak için e-posta listesine katılın.