Günümüzde gençlerin, özellikle de tasarım dünyasında yolunu arayanların, destek ve rehberlik bulması neredeyse imkânsız hale geldi. Bu durum pek çok meslek ve sektör için geçerli olsa da, ben bugün kendi sektörümden bahsedeceğim.
Tasarım dünyasında gençler, çoğu zaman umutsuzluk ve kaygı içinde mücadele ediyor. Maddi ve manevi sorunlar iş hayatıyla birleştiğinde, bu durum dışarıdan şımarıklık ya da aşırı talepkarlık olarak görülebiliyor. Oysa gerçek şu ki, yardım istemek bir zayıflık değil, bir ihtiyaç. Ne yazık ki toplumsal yapı, tasarımcılara bu desteği sağlamaktan oldukça uzakta…
20’li yaşlardaki birçok genç, mevcut ekonomik koşullar nedeniyle birden fazla işte çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışıyor. Bu durum, yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılayamamakla kalmıyor; aynı zamanda kendi bağımsız yaşam alanlarını kurmalarını da neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bununla birlikte, tüm bu baskılar altında kendilerini geliştirmek için de çaba harcıyorlar. Ancak, bu süreçte, deneyimlerinden faydalanmak için başvurdukları ‘daha tecrübeli’ tasarımcılardan aldıkları tepkiler genellikle dışlayıcı ve kibirli oluyor. Bu tecrübeli; bir nevi yıllanmış tasarımcılar, kendi dünyalarında yaşıyor ve tavsiyelerinde gençlere demoralize edici veyahut muğlak yorumlarda bulunuyorlar. Bu tür tavırlar, genç tasarımcıların motivasyonunu kırıyor ve onların kendilerini geliştirme yolunda karşılaştıkları zorlukları küçümsüyor.
Bu zorlu ekonomik koşullar altında gençler, bir yandan bu mücadeleleri verirken, diğer yandan da günümüzün gittikçe derinleşen eşitsizlikleriyle başa çıkmak zorunda kalıyor. Aynı yaş grubundaki bazı bireyler, ailelerinin sunduğu finansal ve sosyal desteklerle, prestijli ajanslarda ya ücretsiz ya da düşük ücretli çalışma imkânı bularak özgeçmişlerini zenginleştirme ‘avantajına’ sahip olurken, sadece tek başına gelişmeye çalışan orta sınıf bireylerin mücadelelerini iyice görünmez kılıyor. Ayrıcalıklara erişemeyen genç tasarımcılar ise iş dünyasında varlık gösterebilmek adına adil olmayan bir rekabet ortamında ayakta kalmaya çalışıyor. Bu eşitsizlik, aynı yaştaki bireyler arasında sağlıklı iletişim kurulmasını zorlaştırırken; ayrıcalıklı kesimler, çoğu zaman kendi dünyalarında, dışarıdaki mücadeleye kör bir şekilde, başarılarını yalnızca kendi çabalarına bağladıkları bir illüzyon içerisinde yaşamlarını sürmeye devam ediyor.
Genç bir birey, kariyerinin başında mükemmel olmak zorunda değildir, hatta olmamalıdır. Ancak, hangi alanlarda güçlü ya da zayıf olduğunu anlamak ve buna göre bir yön çizmek için rehberlik alması gün geçtikçe zorlaşıyor. Pek çok çalışma ortamında, yetersiz ya da konudan/alandan bağımsız yöneticiler, gençlerin ihtiyaç duyduğu desteği sunmaktan uzak kalırken, deneyimlerinden faydalanmak için büyük bir çaba gösterilerek ulaşılan tecrübeli tasarımcılar da genellikle ya eleştiri yapmaktan kaçınıyor ya da ilgisiz ve mesafeli bir tutum sergiliyor. Bu mentor eksikliği, genç tasarımcıların gelişimlerini doğrudan etkileyerek, kariyer yolculuklarında karşılaştıkları en büyük engellerden biri olarak öne çıkıyor.
Buna ek olarak, iş arayışında olan gençler, işyeri sahipleri tarafından sıkça ‘ghostlanıyor,’ yani başvurularına ya da iş görüşmelerine olumlu olumsuz bir dönüş alamıyor. Kişiler, rehber ve mentor arayışıyla alanında kısmen başarılı ajans sahiplerine zar zor ulaştığında bile, çoğu zaman herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin geri dönüş alamıyorlar. Gençlerin çabaları karşılıksız kalırken, onlara açıklama ya da destek sunulmuyor. Bazen bunun sebebi kötü bir niyet olmaksızın, umursamazlıktan ya da eleştiri yapmaktan çekinmekten dolayı olsa da; bazen de kişilerin yararlı bilgi paylaşımı konusunda cimrilik yaparak, yalnızca kendi deneyimlerini ya da başarılarını sansürlü bir şekilde sundukları ve gerçekten yardımcı olmak istemedikleri bir durumun söz konusu olmasından kaynaklanıyor. Bir diğer yandan ise, sosyal medyada bu bilgileri, yeniden kurs ya da eğitim programı şeklinde paketleyip satan, bir maddi kaynak haline getirme kaygısı taşıyan bir kesim de var ki; Buradaki denetimsizlik, satılan bilgilerin kalitesi ve doğruluğu ise bambaşka bir tartışma konusu..
Özellikle Gen X kuşağının genç tasarımcılar üzerindeki eleştirileri çok yıpratıcı. Gen X, bir yandan gençleri şımarıklıkla suçlarken, diğer yandan onları desteklemekten kaçındıkları ve hatta inşasında aktif rol oynadıkları bir sistemin sorunları nedeniyle Z kuşağını eleştiriyor. Bu tutarsız yaklaşım, genç tasarımcıların kendi potansiyellerini sergilemelerine engel oluyor ve onlara fırsat tanımıyor.
Bu döngü içinde, yıllar boyunca başarıya ulaşmış ve sektörde yer edinmiş kişiler kariyerlerine rahatça devam ederken, genç yetenekler zorluklarla baş başa bırakılıyor, ilerlemeye çalışırken çoğu zaman yalnız kalıyor, ya da para odaklı, tasarımdan anlamayan hızlı çözüm ajanslarında vasat işler yaptırılmaya mecbur bırakılıyorlar. Bu süreçte maaşları ve hakları çoğunlukla gasp ediliyor.
Gençler, kariyerlerine adım atarken başarılı olmuş kişilerden öğrenmek ve beslenmek amacıyla sayısız seminer ve konuşmaya katılıyorlar. Ancak bu başarı hikâyeleri, genellikle arka planda sağlanan destekler ve fırsatlar göz ardı edilerek yalnızca bireysel başarıya indirgeniyor. ‘Sadece inan’ ya da ‘çalışmaya devam et’ gibi aforizmalarla yetersiz bir bakış açısı pekiştiriliyor ve süreç, muğlak bir hayale dönüştürülüyor.
Oysa bu başarı hikâyelerinin ardında, çoğu zaman aile desteği, dönemin sağladığı avantajlı koşullar, maddi kaynaklar veya güçlü sosyal ağlar tarafından sunulan önemli destekler bulunuyor. Bu durumlar, gençlerin karşılaştıkları zorlukları daha da derinleştiriyor ve onlara gerçek mentorluk sağlanmasını güçleştiriyor. Kişiler, bu karmaşık ve bazen yanıltıcı bilgilerin içinde kaybolarak, profesyonel gelişimlerini sağlamakta zorlanıyorlar.
Genç tasarımcıların istediği şey aslında basit; daha dürüst yaklaşımlar!
Bugünlerde, belki de ‘woke/cancel’ kültürünün etkisiyle, eleştiri kavramı giderek karmaşıklaşırken, eleştiri yapmaktan çekinen yetkin tasarımcılar, gençlerin eleştiri kaldırabileceğine güvenmelidirler. Eleştiri ve geri bildirim alışverişi olmadan, bir bireyin hem kişisel hem de profesyonel anlamda büyümesi neredeyse olanaksızdır. Aynı zaman da biraz umursama; biraz anlayış, biraz rehberlik ve yol gösterici bir destek kaynağı olmalıdırlar.
Eğer gelişmeye çalışan tasarımcıların; soruları yanıtsız kalmasa, çabaları görmezden gelinmese, kariyerlerinde hevesleri kırılmadan çok daha hızlı yol alabilecekler. Ancak şu an için, çoğu genç, karanlıkta bir patikada yürümeye ve güç bela kendi aydınlattıkları yolda ilerlemeye çalışıyorlar.
Tüm bu sorunların yanında, özellikle Z kuşağından birbirini desteklemeye daha açık, daha deneysel ve daha dürüst oluşumların ortaya çıktığını da gözlemleyebiliyoruz. Buna rağmen daha yetkin pozisyondaki kişiler, kendi dünyalarına kapanmak yerine “Nasıl katkı sağlayabilirim?” diye düşünmelidirler.
Daha genç bir profesyonelseniz, birbiriniz için daha eğitici, öğretici ve yaratıcı alanlar kurarak çabalamaktan asla vazgeçmemeli, sesinizin duyulduğunu hissetmelisiniz. Ve belki de eleştirdiğimiz kadar klişe bir aforizmayla bitirmek gerekirse, tüm bu sorunları fark etmekten ve dile getirmekten çekinmemeli, fakat ‘umudunuzu ve hevesinizi asla kaybetmemelisiniz.’